Rudolf Hellgrewe, “Gün Batımında Haliç”, y. 1900. Meşher’in izniyle.

“İstanbul’un büyüsünün biraz da zıt görünen ikiliklerinden kaynaklandığı, şehrin onlardan beslenerek biricik olduğu gözlemlenir. Bu sebeplerle serginin modunun ikilikler, birbirini bazen iten bazen çeken zıtlıklar olduğunu söyleyebiliriz."
Ebru Esra Satıcı, Şeyda Çetin


Bu ay, Hitit Mod’un sanat keşfinin odağında İstanbul var. Meşher’de yer alan “Göz Alabildiğine İstanbul: Beş Asırdan Manzaralar” sergisi, ziyaretçileri İstanbul’un silüetine bir uçtan bir uca bakmaya davet ediyor ve Osmanlı payitahtının 500 yıllık görsel kaydını seyre sunuyor. Hitit Mod için, “Göz Alabildiğine İstanbul: Beş Asırdan Manzaralar” sergisinin modunu Meşher’in küratörleri Ebru Esra Satıcı ve Şeyda Çetin şöyle açıklıyor:

“Şehre yaklaştığımız sırada, suyun içinden yükselen kar beyazı kubbe ve minareler öyle harika bir etki yaratıyor ki insan şaşırıyor; bu kadar tuhaf ve güzel bir yer olamaz.”
(Edward Lear’dan Ann Lear’a, 27 Ağustos 1848)

"İstanbul bir Babil, bir dünya, bir kaos. —Peki güzel mi? —Fevkalâde. —Çirkin mi? —Korkunç derecede. —Beğendin mi? —Büyülendim. —Kalacak mısın? —Nereden bileyim! Başka bir gezegende ne kadar kalacağını kim söyleyebilir?”
(Edmondo de Amicis, Constantinople, 1877)

Sergideki 100’ün üzerinde çok çeşitli malzeme ve tekniklerle üretilmiş İstanbul tasvirlerinde hayallerle gerçeklerin birlikteliği dikkat çeker. Eserlere eşlik eden alıntılardan ikisinde görüleceği gibi, İstanbul ziyaretçileri ilk izlenimlerini birbiriyle çelişen sıfatlarla ifade ederler. Onların nezdinde şehir hem fevkalâde hem de tuhaftır. İstanbul’un büyüsünün biraz da zıt görünen ikiliklerinden kaynaklandığı, şehrin onlardan beslenerek biricik olduğu gözlemlenir. Bu sebeplerle serginin modunun ikilikler, birbirini bazen iten bazen çeken zıtlıklar olduğunu söyleyebiliriz. Bu tezatlar şehrin tasvirlerinde ilk bakışta görünür olmayabilir. Sergi, İstanbul’un geniş açılı manzaralarında bulunan detayların peşine düşerek görünenin ötesini keşfetme niyetini taşır.



Ebru Esra Satıcı, Şeyda Çetin

Ömer Koç Koleksiyonu’nda yer alan çeşitli nadide eserleri ziyaretçilerle buluşturan “Göz Alabildiğine İstanbul”da , şehrin manzaralarını gösteren tablolardan gravürlere, nadir kitaplardan albümlere, panoramik fotoğraflardan Yadigâr-ı İstanbul objelerine 100’ün üzerinde eser görülebiliyor. İstanbul’un Osmanlı payitahtı olduğu, 15. yüzyıldan 20. yüzyılın ilk çeyreğine uzanan bir zaman dilimini kapsayan sergide İstanbul’un geçmişinden görsellere hayranlıkla bakarken, metinlerle o dönemin diplomatik ilişkilerine, şehrin geçirdiği dönüşümlere, çokkültürlü yapısına ve sosyal yaşamına ait izlerin de peşine düşülüyor. Çeşitli kaynaklardan yapılan alıntılar aracılığıyla 19. yüzyıl ve erken 20. yüzyıl Osmanlı/Türk edebiyatından üretimler ile Batılı eser sahiplerinin bakış açısı arasında bir diyalog kurulması amaçlanıyor.



Evelyn Gorkiewicz de Habdank (1878–1963), “From Agha Hammam, the Last Day of the Year, 1895 [Ağa Hamamı’ndan, Yılın Son Günü, 1895]”, Suluboya Resim Albümü, Mayıs 1895–Ocak 1896. Meşher’in izniyle.

Sergide, yalnızca dönemin ressamlarının, fotoğrafçılarının çalışmalarına değil gemi kaptanından seyyahlara, askerlerden elçilere, yazar, mimar ve şehir plancılarına kadar çok çeşitli uğraşlara sahip isimlerin üretimlerine de rastlamak mümkün.

Batılılar tarafından bazen politik veya askeri bazen estetik amaçlarla üretilen eserlerde farklı teknikler öne çıkıyor. İngiliz ressam Henry Aston Barker’ın 1800 yılında Galata Kulesi’nin tepesinden çizdiği eskizlere dayanarak oluşturduğu İstanbul Panoraması, elçilik sekreteri olarak İstanbul’da bulunan Philipp Franz von Gudenus’un 1741’de İsveç Elçiliği’nin çatısından yaptığı çizime ait gravür, Joseph Schranz’ın Karadeniz’den Marmara Denizi’ne Boğaz panoraması sergide öne çıkan işlerden bazıları… Sergideki en eski iş Hartmann Schedel’e ait Liberchronicarum (1493) iken Alexandre V. Pankoff’un özgün tasarım ve resimlerini içeren albümü (1922-1924) en yakın tarihli işlerden biri. Bunların yanı sıra bilinen en eski 360 derecelik panoramik İstanbul fotoğraflarını çeken James Robertson’ın Bayezid Kulesi’nden çektiği Mayıs 1854 tarihli fotoğrafın sanatçının imzasını taşıyan ithaflı albümünü de sergide görmek mümkün.


Anonim, peepshow (izleme kutusu) “Constantinopel”, Almanya, y. 1835.


Küratörlerin serginin modunu açıklarken belirttiği gibi “İstanbul’un geniş açılı manzaralarında bulunan detayların peşine düşerek görünenin ötesini keşfetmek” isteyenler şehri bir uçtan bir uca izleme imkânı veren panoramik eserlerde yerel kıyafetler içinde esnaf, öküz arabasında giden kadınlar, şapkalarıyla ayırt edilen Batılılar, çocuklar ve şehrin dört ayaklıları gibi İstanbul’un silüetini tamamlayan birbirinden ilginç detaylarda kaybolabilir.

Şeyda Çetin ve Ebru Esra Satıcı, eserleri üç kata yayılan sergiye dahil ederken İstanbul’un olabildiğince farklı noktalarından, farklı semtlerinden manzaralar seçmeye özen göstermiş. Ön plana çıkan tema ve hikâyelerin birbirinden keskin sınırlarla ayrılmadığını, aksine birbirlerini besleyip tamamladığını belirten küratörler yapıtları dönem ve tekniklerine göre değerlendirmek yerine aralarında kurdukları ilişkileri ortaya çıkarmanın, bu çok katmanlı şehri anlama çabasına katkı sunacağı inancından yola çıkarak kurgulamış sergiyi.

Meşher'in izniyle

Adını Osmanlı Türkçesinde “sergi mekânı” anlamına gelen kelimeden alan Meşher, İstanbul’un önde gelen disiplinler arası sanat mekânlarından biri. Tarihsel araştırmalardan çağdaş sanata uzanan sergilerin yanı sıra yayınlar, atölyeler, konferanslar gibi kapsamlı paralel etkinlikleriyle zamanlar ve kültürler arasında yeni bir diyalog zemini sağlamayı amaçlayan Meşher, Beyoğlu'nda tarihi bir yapıda yer alıyor. Bu karakteristik yapı 1905 tarihli Charles E. Goad haritasında “Friedmann Apartmanı”, 1932 tarihli Jacques Pervititch haritasında “Meymaret Han” adıyla geçiyor. Bu isimden yola çıkılarak binanın mimarının Petraki Meymaridis Efendi olduğu düşünülüyor. Suat Nirven’in 1950 tarihli haritasında ise yapının isminin değiştiği görülüyor. Cumhuriyet döneminde aldığı ismiyle “Meymenet Han” 2007–2009 yılları arasında restore edildi ve 2018 yılı sonuna dek Vehbi Koç Vakfı’nın (VKV) çağdaş sanat alanı Arter’e ev sahipliği yaptı. Eylül 2019’dan itibaren Beyoğlu’ndaki bu tarihi yapıda faaliyetlerini sürdüren Meşher, ücretsiz olarak ziyaret edilebiliyor.



Fotoğraf: Murat Germen, Meşher’in izniyle.

Şehre tekrar bir güzelleme yapmak yerine, anlatının çeşitliliğini, tasvirlerin farklılığını incelemeye davet eden “Göz Alabildiğine İstanbul: Beş Asırdan Manzaralar” 26 Mayıs 2024 tarihine kadar ziyarete açık.