Fotoğraf: Pedro Szekely / Flickr - CC BY-SA 2.0

Venedik Bienali 18. Uluslararası Mimarlık Sergisi 20 Mayıs’ta kapılarını açtı. Bu yıl, “The Laboratory of the Future” (Geleceğin Laboratuvarı) temasıyla Lesley Lokko’nun küratörlüğünde gerçekleşen Bienal, 26 Kasım’a kadar devam ediyor. “Dekarbonizasyon” ve “dekolonizasyon” yan temaları ile Afrika diasporasını odağına alan ana sergi mekânları Giardini ve Arsenale ile kent içindeki çeşitli mekânlara da yayılan yoğun bir programla karşımızda. Bu sırada biraz soluklanmak, kent merkezine yönelip Bienal’le eş zamanlı gerçekleşen ilgi çekici gösterimleri keşfetmek isteyenler için alternatif bir rota sunuyoruz.

Hyber’in Saklı Ormanı

İlk olarak Espace Louis Vuitton Venezia’da, Bienal’in kente yayılan duraklarından birindeyiz. Fransız sanatçı Fabrice Hyber’in sergisi, Venedik’in saklı ormanına hayata veriyor.

Hyber için resim ve çizim pratiği hipotezler sunmanın, formlar icat etmenin ve kelimelerle oynamanın bir aracı; işleri matematik, iktisat, tarih, astrofizik gibi sayısız alandan besleniyor. Fondation Louis Vuitton’un ev sahipliğinde gerçekleşen sergide, sanatçı mekâna özel yerleştirmesi ile, şehri inşa edebilmek için yüzyıllar önce adaların alüvyon zemini üzerine dikilmiş ağaç gövdelerini galeri mekânına taşıyor. Vitraylar üzerinde yükselen ağaçlar ve mekân içinde yaratılan ışık oyunları ile hayat bulan bu kristalize orman, yerin hafızasını geri çağırıyor.

“Fabrice Hyber: La Foresta Invisibile” (Fabrice Hyber: Saklı Orman), 7 Ocak 2024 tarihine kadar gösterimde olacak.



Bacci, Enerji ve Işık...

Peggy Guggenheim Collection, Venedik’in kültür ortamında başlıca çekim noktalarından biri. Müzenin zengin koleksiyonunu, Büyük Kanal üzerinde konumlanan, aynı zamanda koleksiyoner Peggy Guggenheim’in 30 yıl boyunca yaşadığı 18. yüzyıldan kalma saray yapısında sergileniyor. Bu eşsiz koleksiyonu ziyaret sırasında, müzede Nisan ayında gösterime giren Bacci sergisi de kaçırılmamalı.

Edmondo Bacci (1913-1978), Venedik’in savaş sonrası sanatının önde gelen temsilcilerinden; aynı zamanda, İtalya'da soyutlama türünün olanaklarını kavrayarak Avrupa ve ABD'deki çağdaş trendleri kendi kişisel üslubuyla birleştirebilmiş birkaç sanatçıdan biri.

Ulusal ve uluslararası koleksiyonlardan ödünç alınan resim ve çizimlerle çoğu daha önce hiç sergilenmemiş yaklaşık 80 esere yer veren bu gösterim; Venedikli sanatçıya adanan ilk ve en kapsamlı retrospektif. Sanatçının uluslararası başarıya ulaştığı ve kariyerinin en yaratıcı dönemi olan 1950'lere odaklanan sergide; izleyiciler Bacci’nin, soyutlamanın sınırlarını zorlayan özgün resimsel dilinde renk ve ışığın evrimine tanıklık ediyor.

Chiara Bertola’nın küratörlüğünde gerçekleşen “Edmondo Bacci: Energy and Light” (Edmondo Bacci: Enerji ve Işık) sergisi, 18 Eylül 2023 tarihine kadar ziyarete açık olacak.


Kengo Kuma’nın “Yansıtma” Mimarisi

Kanalın diğer yakasında, Accademia Köprüsü yakınında yer alan Palazzo Franchetti, Japon mimar Kengo Kuma’nın dünyanın dört bir yanında hayata geçen tasarımlarının sıradışı bir tema altında bir araya getirildiği özgün bir retrospektife evsahipliği yapıyor. Sergiye adını veren “onomatopoeia”, bir sözcüğü, tanımladığı nesnenin çıkardığı seslerden türetme eylemini tarifliyor. Kengo Kuma içinse bu ilkel dil, onun malzemeye yaklaşımını ifade eden bir araca dönüşüyor. Kuma mimarlığının başlıca yapılarına ait maketlere yer veren sergi, ziyaretçileri farklı malzemelerin ardındaki sesi keşfederek malzeme ile kurdukları ilişkiyi yeniden düşünmeye davet ediyor. Mimarın bu sergi için tasarladığı 5 metre yüksekliğindeki geçici alüminyum strüktür de Palazzo Franchetti’nin bahçesinde ziyaretçilerin erişimine açık olacak.

ACP Art Capital Partners - Palazzo Franchetti tarafından Kengo Kuma & Associates iş birliğiyle düzenlenen “Kengo Kuma: Onomatopoeia Architecture” (Kengo Kuma: Yansıtma Mimarisi) 26 Kasım 2023 tarihine kadar görülebilir.


“CHRONORAMA”: 20. Yüzyılda Fotoğrafik Bir Yolculuk

Kanal üzerinde bir diğer durak olan Palazzo Grassi de, ziyaretçileri 20. yüzyıl fotoğrafında son derece ilgi çekici ve keyifli bir yolculuğa davet ediyor. Pinault Collection ve Condé Nast arşivlerinden yakın zamanda edinilen ve bazıları daha önce hiç görülmemiş başyapıtları bir araya getiren sergi, 1910-1979 yılları arasından 400’ü aşkın eserle, 20. yüzyılın önemli figürleri, tarihsel anları, gündelik yaşamı, düşleri ve dramlarına ışık tutan görsel bir hazineyi gün yüzüne çıkarıyor.

Palazzo Grassi’nin 4 galerisine kronolojik yerleşen fotoğrafların modadan mimarlığa, belgeselden natürmorta uzanan geniş yelpazesi; izleyicilere giyim, mimari ve iç dekor zevklerinin evrimini ya da sanat dünyasındaki altüst oluşları gözlemleme olanağı sunuyor. Edward Steichen, Berenice Abbott, Cecil Beaton, Lee Miller, André Kertész, Horst P. Horst, Diane Arbus, Irving Penn ve Helmut Newton’ın da aralarında olduğu, döneminin fotoğrafik ve sanatsal estetiğini şekillendirmiş 150’den fazla uluslararası sanatçının eserleriyle kurulu bu zaman tüneli, fotoğraf sanatının altın çağını izleyiciye yeniden yaşatıyor.

Matthieu Humery’nin küratörlüğünde hazırlanan “CHRONORAMA. Photographic Treasures of the 20th Century” (CHRONORAMA: 20. Yüzyılın Fotoğrafik Hazineleri) sergisi 7 Ocak 2024 tarihine kadar izlenebilir.


“Herkes Havadan Bahsediyor”

Kanal üzerinden yola devam ediyoruz. Bu kez kültür ve sanat merkezi Fondazione Prada’nın Venedik’teki mekânı olan tarihi Ca' Corner della Regina’dayız. Dieter Roelstraete’nin küratörlüğünde gerçekleşen “Everybody Talks About the Weather” (Herkes Havadan Bahsediyor) başlıklı araştırma sergisi, ismi kadar ilginç bir içeriğe sahip. Sanat ve bilimin araçlarını birlikte kullanarak iklim krizinin aciliyetini, bir başlangıç noktası olarak aldığı “hava durumu” üzerinden anlatan sergi, tarihi sanat eserleriyle çağdaş sanatçılara ait 50’yi aşkın çalışmayı bir araya getiriyor.

Ardındaki kapsamlı bilimsel araştırma, Ca’ Foscari Üniversitesi bünyesindeki New Institute Centre For Environmental Humanities’in (NICHE) işbirliği ile geliştirilen sergi; alegorik açık hava resimlerinden yeni multimedya enstalasyonlarına kadar pek çok farklı mecradan beslenerek iklim ve hava durumunun tarihimizi nasıl şekillendirdiğinin ve insanlığın gündelik hayatta maruz kaldığı meteorolojik olaylarla nasıl başa çıktığının izini sürüyor.

“Everybody Talks About the Weather” 26 Kasım 2023’e kadar görülebilir.